Sürmene Tarihi (Psoron Limen, Hyssus Limen, Humurgandon, Sürmene)
Sürmene ilk olarak Nerede kuruldu?
Makale: Özhan Öztürk
MÖ 335 civarında yazıldığı tahmin edilen Pseudo Scylax’ın coğrafya kitabında Trapezos kentinin doğusunda bahsi geçen Psoron[1] limanı muhtemelen Yunanlı kolonistlerin Kolh adı verilen yerli halklarla ticaret yapmak amaçlı Karadere ağzında kurulan basit bir emporion olmalıdır.
Hyssus[2] veya Hyssos Limen Kapadokya valisi Arrian’ın Periplus’una göre Trapezus’un 180 stadia doğusunda yer alan Karadere’nin Antik Çağ’daki adı olup, muhtemelen Lazika savaşları sırasında Karadeniz kıyısında, sınıra yakın bir kale ve Roma askeri üssü[3] olarak kurulmuş, Hyssi portus limanı da önce Susarmi[4] ardından Prokopius döneminde Susurmena[5] köyü olarak adlandırılmıştır. Hyssus’un Araklı Kalesi mi yoksa Trabzon’un 30 km doğusunda Canayer (Buzluca) köyü sahilinde 1.5 km boyunca uzanan sitemi olduğu tartışılmışsa da Araklı Kalesi daha uygun bir aday görünmektedir.[6]
Yerleşim merkezi zamanla Canayer köyünden doğuya doğru kayarak 1458’de Halanik köyü sahiline[7], 1832’de Tuzcuoğlu isyanları sırasında yakılıp yıkılmasının ardından[8] Araklı Konakönü’ne 1915’te ise bugünkü kent merkezi Humurgan[9] köyüne taşınmışsa da[10] Osmanlıca kayıtlarda 1878 (H. 1295) Trabzon Salnamesi’ne dek Sürmene nahiye merkezinin yeri hakkında bilgi verilmemiştir. Diodorus Sicilus’un Hinion oros adıyla andığı[11] Madur dağının Anabasis’te bahsi geçen ve civarında Yunanlılarca Makron adı verilen yaşadığı Thekes[12] tepesi olabileceği çeşitli yazarlarca iddia edilmiştir. 1486 Trabzon Sancağı Mufassal Tapu Tahrir defterinde Sürmene adıyla anılan
yerleşim Trabzon sancağına bağlı bir nahiye olarak gösterilmektedir[13]. 1405’de Semerkand’dan dönen Clavijo kenti Lasurmena adıyla anmış, her ağacın üzerinde bir sarmaşığın olduğunu, halkının bu asmalıklardan şarap imal ettiğini, gitmek zorunda kaldığımız yolun kötülüğü yüzünden yanımızdaki eşyaları taşıyan hemen hemen bütün yük hayvanlarının öldüğünü bildirmiştir.[14] Sürmene’nin batısında yer alan merkez köylerinden Halanik (Zeytinli) Theodora Komneni’nin çeyizi olarak 1458’de Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’a verilmiştir.
Sürmene Osmanlı Dönemi Tarihi
1486 tarihinde nahiye merkezi olan Halanik köyünün tamamı Hristiyan olup, 151 hâne, 2 mücerred, 22 bîve ve 5 baştinanın kayıtlı olduğu görülmektedir. Aynı tarihte nahiyeye bağlı 15 köyde 2355 hâne, 209 bîve, 94 mücerred, 53 baştina, 24 hâne 3 mücerred müsellem, 19 hane ve 9 mücerred Hristiyan’a karşılık 26 hâne Müslüman yaşamakta, İslamların 13.330 kişilik tahmi
ni toplam nüfusun % 0.98’ini oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu oran nüfusun 16.817’e çıkıp, 59 köy ve 22 mezranın bağlandığı 1583 tarihinde %16.06’ya çıkacaktır[15]. Yavuz Sultan Selim dönemi başlarında zeamet olan Sürmene nahiyesi Mustafa Çelebi vl. Kâtip Bali tasarrufunda olup sonradan Ali adlı birisine verildiği anlaşılmaktadır. Sürmene’nin tüm tımarlar yekûnu ise 23 köy ve 2 mezrada baştine ile birlikte 2514 hanede (124 İslam, 2390 Hristiyan), 2737 nefer ve 207.100 akçe kaydolunmuştur.[16] Araklı ya da Taş köyü ise Hasan Trabzonî ile Çaruk Çavuş lakaplı Mustafa’nın Şehsuvar ve Kaya adlı oğullarına tımar olarak verilmiştir.
Evliya Çelebi, Sürmene kalesinin II. Mehmed döneminde Hersekoğlu Ahmed Paşa
tarafından feth edildiğini, içerisinde subaşı, 150 akçe kadısı, kale muhafızı bulunmakla birlikte ayansız olduğunu bildirmiştir.[17] Ermeni kaynaklarına göre 1690-1700’lü yıllarda Hemşin’in İslamlaştırılması sırasında pek çok Ermeni Karadere vadisine gelerek yeni köyler kurmuşlarsa da 1780’de onlarda da aynı kaderi paylaşmıştır[18].
Sürmene 19. yüzyılın ilk yarısında Tuzcuoğulları önderliğinde gerçekleşen bir dizi isyanın merkezinde yer almıştır. 1829 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan ekonomisi olumsuz etkilenen yerleşimde 1830’da halk arasında “davun” olarak adlandırılan veba salgı da etkili olunca önemli ölçüde işgücü kaybı yaşanmıştır. Bu yüzden Sürmeneliler 1830’da 200 bin kuruş vergiyi zorlukla ödemişse de 1831’de 500 bin kuruş vergi istenince ödeme gücü olmayan halk ağaların önderliğinde isyan etmiştir. Vali Osman Paşa’nın gönderdiği kuvvetlerle halk arasında çatışma çıkmışsa da isyan bastırılmış, Laz ağalarının konakları yağmalanıp, yakılmıştır.
Tanzimat döneminden itibaren köylerde dağınık olarak yaşayan Hristiyanlar belli köy ve mahallelere topluca yerleştirilmiştir. 1880 (Hicri 1296) tarihli Trabzon salnamesine göre Sürmene’de 36.317’i İslam, 5.133’ü Rum, 71’i Ermeni toplam 41. 629 kişinin yaşadığı kayıtlı olup, Hristiyan nüfusun büyük ölçüde İslamlaşmasına karşın doğusunda yer alan Of ve Rize yerleşimleriyle kıyaslandığında nispeten varlığını muhafaza ettiği görülmektedir. Laz isyanlarının neredeyse tümüne katılan Sürmene’ye 1832’de 7 bin kişilik bir orduyla giren Osman Paşa tüm halk ormanlık alanda saklandığı için Trabzon’a beraberinde isyancı kent sakini olarak sunacağı üç yaşlı kadın ve biri çocuk ile dönmüştür.[19]
Şâkir Şevket, Trabzon tarihi adlı eserinde, 1873 yılında kaza olan Sürmene’nin Osmanlı döneminde, Trabzon’un ikinci limanı olup, Akçaabat’ta tutunamayan gemilerin buraya sığındığını ama tekneleri kemiren bir kurt yüzünden fazla kalamadıklarını, deniz kenarı ahalisinin balıkçılık ama özellikle yunus avıyla geçindiğini bildirmiştir[20]. 20. yüzyılın başlarında diğer Karadenizliler gibi Sürmeneliler de geçimlerini sağlamak amacıyla çoğunlukla mevsimlik işçi olarak Kırım, Kafkasya ve Karadeniz sahilinde bulunan yerleşimlere gitmekteydi[21]. Sürmeneliler Çarlık Rusya’sında özellikle Batum, Sohum, Kutaişi ve Gagra’da ise küçük çaplı koloniler oluşturmuşlardır[22]. I. Dünya Savaşı döneminde Rus ordusu 30 Mart 1916 günü girdiği kenti yaklaşık 2 yıl süreyle işgal etmiş, Rusların geri çekilmesinin ardından 26.2. 1918 günü kent 37. Tümene bağlı süvari birliklerince kurtarılmıştır.
Rus işgali sırasında önemli bölümü Batı Karadeniz’e muhacir çıkan Müslüman ailelerin yokluk içerisinde geri dönmesi, bölgede ciddi asayiş sorunlarının yaşanmasına yol açmıştır. Rum kaynaklarına göre 5 Temmuz 1919’da Çikoli köyünde Aristidis Frangulis katledilmiş, 19 Temmuz’da Kölansa’da Apostolos Fundukoğlu dövülerek soyulmuş, 22 Temmuz’da Asu Hanlarının en önemli bakkalı Çikolili Apostolos Nikolaidis ile arkadaşı Spiridon Gurzulidi öldürülmüş, 2 Ağustos’ta John Mumulidis Çikoli’den Asu Hanlarına giderken yolda vurulmuş, 4-5 Eylül gecesi Asu köyüne yaşayan Sotirios Salonikides haydutlarca evi basılarak katledilmiş, 7 Eylül’de Humurgan’da Petro Kazancidis haydutlarca kaçırıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamamış, 13 Eylül 1919’da Trabzon ve Giresunlu 13 Rum delikanlısını taşıyan bir tekne Araklı’da İsmail Çebioğlu ve kardeşleri tarafından soyulduktan sonra yakılmış, teknenin yükü Araklı pazarında satılmak üzere çalınırken içindeki herkes öldürülmüş, yerel jandarmanın yetersiz ya da kayıtsız kaldığı eşkıyalık olayları karşısında, Rumlar can ve mal güvenliklerinin olmamasından şikâyet ederken Fener Patrikliğine 19 Temmuz 1920’de Zavlili Müslümanların Humurganlı Rumlardan kelle başı haraç aldığı bilgisi ulaşmıştır[23].
Cumhuriyet’in ilk yıllarında henüz kurutulmamış olan bataklıklar varlığını sürdürmekte ve sıtma hastalığına sebep olurken, Gölansa’da 500 tona dek kayıklar, Sargona’da ise yelkenli tekneler inşa edilmekte, kent yakınlarındaki bir manganez madeni işletilmekteydi.[24] 10-12 kulaç suda en kötü havalarda bile gemilerin sığınabileceği bir liman olan Humurgan çevresinde geçmişte Cumartesi günleri kurulan hafta pazarı ise Salı günleri kurulmaya başlanmıştır.
1947 yılında o güne dek sadece 4 Türk ailenin yaşadığı Gökçeada’yı Türkleştirmek için[25] 15 Sürmeneli aile buraya göçmen için gönderilmişse[26] de günümüze dek ancak dört hane Sürmeneli adada kalmıştır.
Sürmene kazasında 1831 Osmanlı nüfus sayımında 12.985, 1869 tarihli Trabzon Vilayet Salnamesi’nde 17. 265 (15.353 İslam, 1.823 Rum, 89 Ermeni), 1880 tarihli olanda ise 74 mahalle ve 7.301 hanede 18.139 erkeğin (14.992 İslam, 2.934 Rum, 213 Ermeni) yaşadığı görülmektedir. Günümüzde 5 belediye (Çamburnu, Ormanseven, Oylum, Sürmene, Yeniay), 19 mahalle ve 25 köyün bağlı olduğu Sürmene ilçesinin nüfusu 1927’de57.582 (3.203 kent, 54.379 köyler) iken, 1950’de 71.676, 1960’da 43.648, 1970’de 46.820, 1980’de, 1990’da 49.131, 2000’de 42.256, 2009’da 31.206 (14.418 köyler, 16.788 kent) olmuştur.
Günümüzde 4 belediye (Araklı, Çankaya, Erenler, Yeşilyurt), 14 mahalle ve 42 köyün bağlı olduğu Araklı, Sürmene ilçesine bağlı bucak merkezi iken 27.2.1953 tarih ve 6068 sayılı kanun ile ilçe olmuş olup, nüfusu 1960’da 46.572 (1.677 kent, 44.895 köyler) iken, 1965’de 48.990, 1970’de 51.995, 1980’de 57.227, 1990’da 55.419, 2000’de 62.139, 2009’da 50.211’e (21.541 kent, 28.670 köyler) ulaşmıştır.
Bugünkü Fidanlı, Gündoğan ve Akpınar Mahalleleri ile Çifteköprü ve Güneşli köylerinin bulunduğu Güneşara köyü 1929 yılında Kahraman, Yağmurlu, Koyuncular, Konuklu, Dağardı, Büyükdoğanlı, Yılmazlar ve Arpalı köylerinin de katılmasıyla bucak haline getirilmiş, 5 Mayıs 1990 tarihinde ise 3644 sayılı Kanunla Sürmene İlçesinden ayrılarak Köprübaşı ilçesi teşkil edilmiştir. Günümüzde 2 belediye (Beşköy, Köprübaşı), 9 mahalle (Akpınar, Büyük Doğanlı, Dağardı, Emirgan, Fidanlı, Gündoğan, Konuklu, Küçük Doğanlı, Yılmazlar) ve 4 köyden (Arpalı, Çifteköprü, Güneşli, Yağmurlu) oluşan Köprübaşı ilçesinin nüfusu 1990’da 14.416 (4.343 kent, 10.073 köyler) iken 2000’de 10.827, 2009’da 5.454’e (2.297 kent, 3.157 köyler) düşmüştür. 1929[27] ve 7 Ağustos 1998’’de iki büyük sel felaketi yaşayan Beşköy beldesinde 1929’da 3 kişi, 1998’de 57 kişi yaşamını kaybetmiş, sel sonrası kent merkezi, harap olduğundan bölge halkının önemli bir bölümü İstanbul, Bursa, İzmit ve Gebze’ye göç etmiştir.
Sürmene Köylerinin Eski ve Yeni İsimleri Listesi
Köyün Orijinal adı[28] | Bugünkü Türkçe Adı |
Ağnos[29], Ağanas | Değirmencik |
Aho[30], Esperdiya, Mahtila | Ayvadere |
Anaraş[31], Manahos[32] | Yemişli |
Araklı[33], Cani, Kastriç, Berastino | Araklı |
Büyük Arhancilo[34] | Büyük Doğanlı |
Küçük Arhancilo | Küçük Doğanlı |
Arpalı[35] | Arpalı |
Aso[36] | Aksu |
Aşa | Sularbaşı |
Avanos[37] | Yıldızlı |
Ayoforid, Hameşki, Korkit | – |
Aymam, İmli | Sulakyurt |
Büyük Ayven | Köprüüstü |
Küçük Ayven | Kükürtlü |
Baştimar | Baştimar |
Bifera | Tosunlu |
Busnak, Purnak | Taştepe |
Canayer[38] | Buzluca |
Cimilit[39] | Yağmurlu |
Civra, Kalonise Civra | Balıklı |
Çida, Zide | Dirlik |
Dirdon | – |
Eski Kilise, Yanor Kilise, Babur Kilise | – |
Evikli Ma salarot | – |
Faroka | – |
Fildoz | Çiftesu |
Foşa[40] | Çukurçayır |
Büyük Gorgor[41] | Fındıcak |
Küçük Gorgor | Küçükdere |
Hahos | – |
Halanik[42] | Zeytinli |
Halilli | – |
Hamandoz[43], Sahof, Kosif | Çavuşlu |
Haruksa | Dağbaşı |
Hoç | – |
Holamezere | Yılmazlar |
Horyan[44] | Tekneciler |
Huvra, Zarha | Üzümlü |
Kadavul[45] | Özgen |
Kahora[46], Aya Gorgor, Berni, Birgi | Yeşilce |
Kalis[47] | Konuklu |
Karakanzi[48] | Üstündal |
Kemerli | – |
Kilima | Kahraman |
Kizirnos[49] | Kayacık |
Kolaşa[50] | Taşgeçit |
Göneşera[51] | Köprübaşı |
Kucera[52] | Gültepe |
Kukuda, Guguda[53] | Halillli |
Kuleli | – |
Kuşluca | – |
Aşağı Kumanit | Aşağı Çavuşlu |
Yukarı Kumanit | Yukarı Çavuşlu |
Lazanat[54] | Çimenli |
Linosdaş[55] | Yassıkaya |
Liyoruka | – |
Mahno | – |
Mahora[56], Avano, Cavdano, Kucara, Marhon | Bereketli |
Mahtala[57] | Karatepe |
Makavla[58], Huvra, Verahtiye | Petekli |
Makrandon | – |
Marcuba, Marzuba[59] | Kaymaklı |
Mazuka[60] | Karacakaya |
Meksize[61] | – |
Mincano | – |
Okşoho[62] | Dağardı |
Os[63] | Turnalı |
Ovya, Ayven[64] | Yazıoba |
Pervana | Pervane |
Pirki[65] | Taşönü |
Purnak[66] | Taştepe |
Sargona | Çamburnu |
Seveho[67] | Ormanseven |
Semayer, Raşot[68] | Yalıboyu |
Toroslu | Kayaiçi |
Vadon[69] | Koyuncular |
Aşağı Vizera[70] | Aşağı Ovalı |
Yukarı Vizera | Yukarı Ovalı |
Vunit | Oylum |
Yarakar | – |
Zaniki[71] | Yiğitözü |
Zaruha, Humugando, Mesahor, Gölonsa | – |
Zavli[72], Lepadno | Muratlı |
Zavzoka, Zevzeka | Yoncalı |
Zifona[73] | Aytaş |
Büyük Zimla | Kestanelik |
Küçük Zimla | Keçikaya |
Zimla Kova | Yüceyurt |
Zikoli[74] | Yokuşbaşı |
Ziranik, Zanabyla | |
Zol | Konak |
Sürmene Tarihi Eserler
Hyssos Limen veya Araklı Kalesi, Karadere vadisinin batı yakasında, Araklı burnu üzerinde Kalecik köyünde yer alan, 138 x 130 m ölçülerinde, duvar yüksekliği 2.5 metreyi bulan bir kale yıkıntısı olup, kuzey yönünde bulunması muhtemel kapı ve gözetleme kulesinden iz kalmamıştır. Kalecik’in 1 km güneyinde, Canayer’in batısında Kilisedüzü adı verilen mevkide yer alan Kurtarıcı İsa manastırı 1950’li yıllarda yok edilmiştir. Bu manastırın 9. yüzyıl ortalarında Trabzon’un doğusundaki Bizans etkisini arttırmak için inşa edilmiş olabileceğini iddia edilmiş ve 18-19. yüzyıllarda malarya yüzünden Karadere’nin bu bölgesinde yerleşimin seyrekleştiğini bildirilmiştir[75].
Humurgan Kalesi, Sürmene ilçe merkezinin 1 km güneyinde eski caminin yanındaki patikada yaklaşık 100 m yüksekliğinde küçük bir tepe üzerinde yer alan bir kale yıkıntısı olup, Araklı Kalesi ile benzer harç ve duvar yapım özellikleri sebebiyle aynı döneme ait olduğu sanılmaktadır.
Röşi Kalesi, Of’un batısında kente hâkim bir tepe üzerinde yer alan yaklaşık 10 m yüksekliğinde bir kale yıkıntısı olup, limanı gözetlemek amacıyla inşa edilmiş olmalıdır. 1967 ve 1971’de yol yapımı çalışmaları sırasında önemli ölçüde tahrip edilmiştir.
Ayrıca Oku: 1929 Of ve Sürmene Büyük Sel Felaketi
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Notlar
[1] Etimolojisi için Bkz. Maçka Işıklar köyü İpsori
[2] Yunanca Ὕσσος
[3] MS 5. yüzyıl başlarında “Cohors Apuleia civium Romanorum” adlı askeri birliğin varlığı kayıtlıdır (Notitia Imp. Orient. 27). Hysus dışında Roma döneminde inşa edilmiş olmaları kuvvetle muhtemel Röşi, Humurgan, Ahozavzaga, Canayer ve Kalecik kalelerinin varlığı Roma sınırına ve çatışma bölgesine yakın olmasıyla açıklanabilir.
[4] Yunanca Σουσάρμια
[5] Yunanca Σουσούρμαινα (Procopius, Bella Gotha IV.2). Susurmene adı zaman içerisinde Sürmene’ye ne zaman dönüşmüş olmalıdır ki Pazar ilçesine bağlı Hemşin köyü Sürmenat (< Surmen + -ati Lazca mevki anlamı kazandıran son ek) ile isim benzerliği dikkat çekicidir.
[6] Crow ve Bryer, 1997: 284
[7] Tapu Kadastro, Kuyûd- Kadîme Arşivi, Tahrir Defterleri no: 29 s.114
[8] Trabzon Valisi Hazinedarzade Osman Paşa isyancı Sürmene ağalarının üzerine Tirebolu voyvodası Kâhyaoğlu Emin Ağa’yı göndermiş o da Sürmene çarşısını olduğu gibi yakmıştır.
[9] Salnâme-i Vilâyet-i Trabzon Def’a 20 (1320) s. 209. Rumca Humurgandon “şaraplı” anlamına gelmektedir. İlk kelimenin Arapça (humur “şarap”) kökenli olmasından antik çağ yerleşimi olmadığı ortaya çıkmaktadır. Humurgan adı ilk olarak 1583 yılı Trabzon Sancağı Mufassal Tapu Tahrir Defteri’nde Zaruha köyünün bir mahallesi olarak kayıtlıdır.
[10] Bilgin ve Yıldırım, 1990: 49
[11] Yunanca Χήνιον όρος. Diodorus Sicilus (xiv. 29)
[12] Yunanca Θήχης (Anabasis, Ksenophon IV.7)
[13] Bilgin ve Yıldırım, 1990: 151
[14] Clavijo, 1859: 32
[15] Tapu Kadastro, Kuyûd- Kadîme Arşivi, Tahrir Defterleri no: 29 s. 84-114; Bostan, 2002: 199
[16] Gökbilgin, 1962: 319
[17] Evliya Çelebi, 2008: 117
[18] Ermeni rahip Tumayantz, Uzi Samira (Uz Mesahor olduğunu sanıyorum) köyünde, andaç bölümünde Karadere Ermenilerinin İslamlaşma olayının kaydedildiği bir Şaraknotz’u (ilahi kitabı) şahsen gördüğünü bildirirken, Karadere’nin tümünün İslamlaşıp son kalan bölümünün öldürülüp, kaçmasının 1780 yılında gerçekleştiğini, Müslüman olmuş Ermenilerin, olmayanlara zulüm edip, öldürdüğünü, Karadere’nin üst tarafındaki Khağağ köyünün en son İslam’a geçtiğini, Şaraknotz’un ise bu köyün kaçmayı başaran papazı Ter Karapetin tarafından yazıldığını bildirmiştir (Haçikyan, 1996: 58-59; Luma” 1899, II. kitap, s. 176, 177.)
[19] Bryer, 1969: 203
[20] Şâkir Şevket, 2001: 96
[21] Trabzon Vilayeti Salnamesi, Hicri 1322: 143
[22] Batum civarındaki Karadenizlilerin bir bölümü 1917 Ekim devriminin ardından Anadolu’ya dönmeyi başarmışsa da kalanlar 1944 yılında Stalin’in etnik sürgün politikasının kurbanı olarak Orta Asya içlerine sürülmüş, hayvan vagonlarıyla 1 ay süren yolculuk boyunca açlık, hastalık ve soğuktan sürgünlerin -çoğu çocuk- yarısından fazlası ölmüştür. Günümüzde Kırgızistan’ın Oş bölgesindeki Kökcar köyünde 100-150 hane kadar Sürmene ve Fındıklılı, Kırgızistan’ın Talas şehrinde de Çayeli ve Maçka kökenli 50 hanelik ve Kazakistan’ın Canbul (Taraz) bölgesinde 50 hanelik Sürmene kökenli Karadenizli yaşamaktadır. Sürgün Karadenizliler’in varlığı ilk olarak Türk Yurdu dergisinde yayınlanan bir makalede dile getirişmiştir: “… Muhammed Karmiloğlu adlı bir yaşlı dede ile tanıştık. 1912 yılında Sürmene’de doğmuş olan Muhammed dede, 7 yaşında âilesiyle birlikte Batum’a gitmiş; 30 yaşına geldiğinde ise, Ruslar tarafından Kırgızistan’a sürgün edilmiş. Diğer bir deyişle, âilesiyle birlikte Ahısha Türklerinin kaderini paylaşmışlar. Kardeşlerinin çoğu yollarda ölmüş. Muhammed dede, bu yolculuk sırasında pek çok insanın nasıl telef olduğunu hatırlıyor ve biraz hüzünlü bir ses tonu ile bize anlatıyordu. Yaşlılar, çocuklar, kötü yolculuk şartlarına dayanamayanlar yollarda dökülüp gitmişler…” (Unan, 2000: 13-15). 2005 yılında Türk medyası tarafından yeniden keşfedilen hatta Kanal 7 Televizyonunda “Türksoy’la İpekyolu’nda” programında konu edilen Karadeniz kökenli sürgünler Türkiye’ye yerleştirilme taleplerini dile getirmişlerse de sadece magazin haberlerinin konusu olarak kalmışlar, T.C. Devleti nazarından bugüne dek ciddi bir girişimde bulunulmamıştır.
[23] Ecumenical Patriarchate, 1920: 41-49
[24] Rasim, 1930: 40. Yazar, Sargona’yı “Zarhona”, Gölansa’yı “Çolansa” olarak kaydetmiştir.
[25] Öte yandan Rumların Lozan Antlaşması’na dayanarak azınlık okulları taleplerinin kabul edilmemesi, adada yarı açık cezaevi kurulması, devlet üretim çiftliği açmak için Rum arazilerinin kamulaştırması, 6-7 Eylül olayları, 1960’larda artıp 1974’e dek süren Kıbrıs olayları gibi sebepler Rum nüfusun adayı terk etmesine yol açmıştır.
[26] Kahraman, 2005: 46
[27] Detaylı bilgi için Bkz. 1929 Of – Sürmene Büyük Sel Felaketi (Of)
[28] T.C. Başbakanlık Nüfus Genel Direktörlüğü, 20 İlkteşrin 1935 Genel Nüfus Sayımı, Ankara-1937; Bilgin-Yıldırım, 1990: 161,162, 178, 179. Listede, Sürmene, Köprübaşı ve Araklı köyleri birlikte yer almıştır.
[29] Yunanca agnos (άγνός) “saf, gösterişsiz, bozulmamış”
[30] 1486 Tahrir defterinde 3’ü İslam 173 haneli büyük bir köy olan yerleşimin oldukça büyük bir köy olduğu 5 ayrı kişinin tımarına gelir olduğu görülmektedir. Hane sayısının zamanla artması gerekirken tersine 1515’de 105’e, 1553’de 68’e, 1583’de 54’e düşmesi köyün mahalle ve mezralarının yeni köyler olarak teşkilatlandırıldığını düşündürmektedir. 1583 yılında 54 haneden 35’inin Müslüman olması (Bilgin ve Yıldırım, 1990: 183) bu köyün diğerlerine göre daha hızlı İslamlaşma süreci geçirdiğini göstermektedir. Köyün ilk adı olan Aho’nun Ermenice olduğunu ve hogh “toprak” kelimesiyle ilişkili olduğunu sanıyorum ki Bayburt ilinin Merkez ilçesine bağlı Sarıhan köyünün eski adı Haho, Yusufeli ilçesi Günyayla, Karadoğan ve Çağlayan köylerine bağlı Aho mezralarının varlığı da düşüncemi doğrulamaktadır. 1583 tarihinde köyün mahalleleri olarak görülen Mahtile ve Esperdiyo’nun Rumca olması köyün etnik yapısının Aho’nun etimolojisiyle doğrudan bağlantılı olmadığını göstermektedir.
[31] Yunanca Anaraşi “dağ sırtı üzerinde”. Ana (ανά) “üstünde, boyunca” + rakhi (ραχι) “dağ sırtı” (Karadeniz Rumcasında /H/ sesi /Ş/ ye dönüşüp raşi olarak telaffuz edilir). Anaraş, Rize-Pazar ilçesine bağlı Aktepe köyünün de eski adıdır.
[32] Köyün ilk ismi Sürmene deresinin de eski adı olan Yunanca monahos (μονάχος) “yalnız, tek; rahip, keşiş”; Karadeniz Rumcası karşılığı manahos (μαναχός) (Papadopulos, 1958: II, 12)
[33] Araklı, Karadeniz Ereğlisi ve Konya Ereğli yerleşimleri gibi Yunan mitolojisinin en önemli figürlerinden Zeus ile Thebesli Alkemene’nin oğlu Herakles’in (Ηρακλης) adını taşıyor olabilir. Bununla birlikte neden diğerleri gibi Türkçe’ye Ereğli formunda girmediği sorusu akla gelebilir. Bu soru isimlendirme tarihi ve yerel ağız ile açıklanabilir. Karadeniz Ereğlisi MÖ 401 tarihinde geçen olayları konu alan Anabasis’te bile önemli bir Yunan kolonisi olarak adı geçecek denli eski ve kentte basılan sikkelerden anlaşıldığı kadarıyla adını mitolojik Herakles’ten almış bir yerleşimken, Araklı hem daha geç dönem yerleşimidir hem de adını Psoron ve Hyssus sonra muhtemelen Bizans döneminde -Ermeni kökenli olduğu sanılan- imparator Herakleios’e atfen almış olmalıdır. Araklı, Kafkas gırtlağına özgü sesleri Türkçe ve Rumca içerisinde kullanan yerli halkının ağız özellikleri açısından Konya ve Zonguldak bölgelerinden kolayca ayrılabildiği gibi, Selçuklu döneminde üstelik Türkmen göçü de alarak Türkleşme sürecine giren bu kentlerden farklı olarak 15. yüzyıl sonlarında Osmanlı hâkimiyetine girmiş, İslamlaşma süreci ise ancak 17. yüzyılda ivme kazanabilmiştir. Modern Yunan kaynaklarında “Sürmene Herakleası olarak bahsi geçen yerleşim yerlilerince “Aragalle” olarak adlandırılmakta, Karadere vadisindeki geç dönem Ermeni yerleşimi dikkate alındığında “Arakel” adlı erkek adı Muş ve Malatya, Arapgir’de “Arakil”, Ermenistan’da “Arakeli” (41° 27′ 11N, 44° 24′ 4) adlı köylerin varlığı klasik Heraklea teorisini gözden geçirmeyi gerektirmektedir. Buna karşın1515-1583 tarihli tahrir defterlerinde Araklı köyünün mahalle adları olarak geçen Canayer, Kastron, Berastino’nun Ermenice olmayıp, ilkinin Tzan halkının varlığını tanımlayan Rumca bir kelime, ikincisinin Latince “kale” anlamına gelmesi, sonuncusunun bir Rum ailesinin adı olması etnik yapının Rum veya Rumlaşmış Tzanlar olduğunu düşündürmektedir. 1486 tarihli tahrir defterinde 1’i Müslüman 123 hanenin bulunduğu köyün 1583 yılında ancak 8 Müslüman haneyi barındırması da geç dönem İslamlaşmaya işaret etmektedir.
[34] Baş melek < Arhi (αρχή) “başlangıç, temel” + angelos (άγγελος) “melek”
[35] Arpalı köyünün adı ilk olarak 1583 tarihli tahrir defterlerinde geçmekte olup, eş zamanlı olarak ortaya çıkan Vartan, Coşk ve Yarmice isimli yayla köylerinin ortaya çıkışı 16. yüzyılın son çeyreğinde Sürmene’nin dışardan göç aldığını göstermektedir. Ermenice bataklık anlamına gelen çoç kelimesiyle ilişkili olduğunu sandığım Coşk ve bir Ermeni ismi olan Vartan’dan yeni göçmenlerin Ermeni olduğu akla gelmektedir. Diğerlerinin aksine Türkçe olan Arpalı dışındaki köyler varlıklarını 2 asır kadar sürdürdükten sonra yok olmuşlardır kanımca geri dönmekten ziyade civar köylere dağılmış ya da sahile yakın yeni köyler kurmuş olmalıdırlar.
[36] Çanakkale Behramkale’nin eski adı olan Asos (Άσσος) ile ortak kökene sahip olmalıdır.
[37] Abana toponimi ile ortak köke sahip olmalıdır. Bkz. Abonuteikhos
[38] Kanımca köy adını oluşturan ilk kelime Tzan halkının -ki köyün mahallelerinden birisinin adı da Cani’dir- adı ikincisi ise Yunanca eski anlamına gelen ve aynı zamanda Maçka Yerlice köyünün de eski adı olan Yeri (γριά) olup, eskiden Tzanların yaşadığı yer anlamına gelmektedir.
[39] İkizdere ilçesi, Başköy deresinin eski adı ve Aşağıköy (Yetim Hoca), Ortaköy (Paşaköy) ve Başköy adlı üç köyden oluşan bölgeye verilen Cimil adıyla benzerlik dikkat çekicidir.
[40] Yerel söylencede Foşa köyünün adının Ermenice konuşan Anadolu Çingeneleri olan Poşa halkı ile ilişkili olduğu iddia edilmiştir: “… Osman dede, karşıdaki köyde Poşalar yaşar, onlar eskiden “elekçilik” yapardı. Foşa’nın da çoğu Hemşin’den göçmedir dedi” (Aksu, 2010: 60). Bununla birlikte Osmanlı kayıtlarında 1583 tarihinde “Kariye-i Mağara namı diğer Foşa” şeklinde köy adının yer alması (Bilgin-Yıldırım, 1990: 190) Hemşinlilerin Karadere’ye göçünden öncesine dek düşmektedir. Bu durumda köyün Poşalar ve Hemşinle alakalı olmadığını ya da Posaların daha erken dönemde bölgeye yerleştiğini düşünmek gerekecektir.
[41] 1583 tarihli Tahrir defterinde Gahura’nın öteki adı olarak geçen Aya Gorgor adından da anlaşılacağı gibi “Gorgor” bir azizin adı olup, muhtemelen bu köyde aziz adına inşa edilmiş bir kilise bulunmaktaydı.
[42] Yunanca “iyi zafer” kalo (καλό) niki (νίκη) “zafer”. Bir ihtimal Romalıların Perslere karşı kazandığı bir zaferden sonra Hysus’taki eski kentin yerine yeni kent Halanik’te kurulmuş olabilir.
[43] Antik Yunanca hame (χαμαί) modern Yunanca hamo (χαμο) “toprak” kelimesiyle ilişkilidir
[44] Yunan horion (χωριόν) “köy” kelimesiyle ilişkilidir
[45] Yunanca katavol “aşağı arazi”. kato (κάτω) aşağı” + voli (βώλι) “toprak parçası”
[46] 1486 tarihli tahrir defterinde 4’ü Müslüman 123 haneden oluşan köyün, 1553 yılında 14’ü Müslüman 87 haneden, 1583 yılında 28’i Müslüman 102 hane ile Aya Gorgor, Derda, Foşa, Kelat, Karula, Berni ve Birgi mahallelerinden oluştuğu görülmektedir. Bu durumda köyün 1553 ve 1583 öncesinde bölünerek yeni köyler oluşturduğunu 1583 sonrasında da bazı mahallelerinin ayrılarak yeni köyler oluşturacağı anlaşılmaktadır.
[47] Yunanca kalos (καλός) “iyi” kelimesinin varyantlarından birisidir.
[48] Yunanca “iyi parça (dilim)” anlamına geldiğini tahmin ettiğim kelime kalos “iyi” ve Trabzon Rumcası’nda “fındık ve ceviz içi”nin yanı sıra “dilim” (meyve, kabak, sarmısak vs.) anlamına gelen kanzi kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur.
[49] Maçka Bakırcılar köyünün eski adı Kizera gibi Rumca’ya Farsça’dan geçen kizir “kâhya; muhtar yardımcısı” kelimesiyle ilişkilidir.
[50] Panaretos’un tarihinde Erzincan beyi Ahi Ayna Bey’in 1361’de kuşattığı Golaha köyü olabilir. Karadeniz Rumcası’nda Yunanca kelimelerdeki /χ/ sesinin > /ş/ sesine değişimine uğramasından bu değişim gerçekleşmiştir. Kelimenin Eski Tzan dilinin ardıllarından Megrelce de “yakın, komşu” anlamındaki Holoşa (ნოლოშა) ile ilişkili olduğunu sanıyorum (Kadshaia, 2001: 651; Öztürk, 2005: 691)
[51] İki cümleden oluştuğu anlaşılan ama deforme edilmiş köy adın Çaykara ili, Arpaözü köyünün eski adı Şerah ile ortak kökene sahip olmalıdır.
[52] Osmanlı döneminde tüm Sürmene köylerinde köylüler kendi ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde kendir tarımı ve dokumacılık yapmakla birlikte Kucera köyünün bir adım ileri giderek evlerin alt katlarında atölyeler oluşturarak pazara yönelik iplik (tora) ve keten dokuması üretmiştir.
[53] Trabzon ağzında “kumru” anlamına gelen gugut, gugutcuk kelimesiyle ilişkili olup, Anadolu’da gugute, gugucuk (Söz Derleme Dergisi, 1939: 674) olarak bilinmekte Ermenice’den Türkçe’ye geçtiği (Dankoff, 1995: 174) ama Slav orijinli (Bulgarca ve Sırpça gugutka) olduğu sanılmaktadır.
[54] Rize ili, Pazar ilçesi, Yavuz köyünün eski adı Lazivati ve Of ilçesi, Örtülü köyünün eski adı Lazandos gibi Lazların yaşam alanı tanımlayıp Rumca “Lazlı” anlamına gelmektedir.
[55]Yunanca Linostos’un deforme formu olup, linon (λινον) ve lineos (λίνεος) “keten ve keten bezinden imal edilmiş (ip, giysi, balık ağı) ürün” kelimesiyle ilişkilidir.
[56] Bkz. Maçka Mağura köyü ile ortak kökene sahiptir
[57] Hemşin Ermenicesi maht “çam sakızı” (Dankoff, 1995: 102; Söz Derleme Dergisi, 1939: 1033,1036 [Rize, Artvin]) kelimesiyle ilişkili olduğunu sandığım köy adı Of ilçesi, Kazançlı köyünün eski adı Mahtanoz ve Rize ili, Güneysu ilçesi, Yeniköy köyü, Hacılar mahallesinin eski adı Mahtelev ile aynı kökten geliyor olmalıdır.
[58] Yunanca “Büyük toprak”. Mega + vula olarak ayırdığım köy adı mega (μέγα)”büyük” + volarion (βωλάριον) “toprak, kil” kelimesiyle ilişkili olmalıdır. 1486 tarihinde tamamı Hristiyan 103 hane, 1515’de 6’sı Müslüman 211 hane, 1553’de 27’si Müslüman 172 hane, 1583’de 25’i Müslüman 176 haneden oluşan köyün geç dönemde İslamlaştığı görülmektedir.
[59]Orjinalinin Marzivan olduğunu sandığım köy adının Bkz. Merzifon ile ortak etimolojiye sahip olduğu kanısındayım.
[60] Etimolojisi Bkz. Maçka ile aynıdır
[61] Sonradan Karakanzi köyüne dahil edilmiş olup bugün Üstündal köyünün bir mahallesidir.
[62] Maçka Oksa köyü gibi Yunanca oksia (οξύα) “kayın ağacı” kelimesiyle ilişkilidir.
[63] Orjinal formu Hos olup, Trabzon merkez köyleri Hostimasya (Bostancı), Hoskirasya (Çilekli), Hosmeşalos (Çimenli), Hos konak (Konaklar), Hos palavrak (Pelitli) ile ilişkilidir.
[64] Bir aziz adının deforme formu olması muhtemeldir.
[65] Yunanca pirgos (πύργος) “taş kule”. Hicri 1292 tarihli Trabzon Salnamesinde Sürmene nahiyesinin Pirgi nahiyesinde Malta taşı benzeri bir çeşit beyaz taş imal edilip, Trabzon ve Batum üzerinden satıldığı bildirilmekte (s. 113) bahsi geçen beyaz taş dışında köyde bulunan manganez madeni de Osmanlı döneminde işletilmiştir.
[66] Köy adı ve halkının Erzurum ilinin Hınıs ilçesinde yer alan Purnak köyü hatta Akkoyunlu kabilesi Purnak ile bağlantılı olduğunu sanıyorum. İlk olarak 1583 yılında adına 7 hanelik yeni bir yerleşim olarak rastlanmakta, Yavuz Sultan Selim’im Alevi ve Kızıltaşlara giriştiği kıyımdan kaçarak bölgeye sığınmış olabilecekleri akla gelmektedir.
[67] Ermenice “kara toprak” sev “siyah” + hogh” toprak” formunda olduğunu sanıyorum
[68] Rize ili, Çayeli ilçesi, bugünkü Karaağaç, Yıldızlı ve Çeşmeli köylerinin eski adı Raşot ile aynı adı taşıması ilginçse de Çayeli Raşot’ta bugün yaşayan Hemşinlilerin köyün kurucusu olup, bölgeye sonradan yerleştiklerini dolayısıyla Sürmene Raşot ile alakaları olmadıklarını sanıyorum. Köy adı Rumca “tepe” anlamına gelen raşi kelimesinin varyantlarından olmalıdır.
[69] Yunanca vaton (βάτον) “böğürtlen”
[70] Bölgenin otokton halkı Byzer ile ilişkili olmalıdır. Akçaabat Işıklar ve Of Gülen köyleriyle ortak kökene sahiptir. Bkz. Pontus, etnik yapı
[71] Canik veya Cenik olarak da okuyabileceğimiz bu köy adı Tzan halkının yaşam alanını tanımlamaktadır. Karadeniz Türkçe’sinde günümüzde daha çok “sahil” anlamına gelen terim aynı zamanda yaylaya çıkanların köylerinin bulunduğu kışlık yaşam alanı anlamını tanımlamakta kanımca orijinal anlamı da -antik çağdan bu yana yaylacılıkla uğraşan yaz ve kış mevsimlerini farklı mekânlarda geçiren halkın lügatinde- bu ikincisi olmalıdır. Aksi takdirde Erzurum ili, Oltu ilçesi (40° 25′ 60N, 42° 8′ 60E), Muş (39° 0′ 0N, 42° 43′ 0E), Tunceli (38° 55′ 60N, 39° 49′ 60E) ve Van’da (38° 49′ 60N, 43° 25′ 60E) Canik, Sivas ili, Yıldızeli ilçesinde Canikdere köylerinin varlığını açıklamak mümkün değildir. Megrelce “güney veya batıdan gelen deniz rüzgârı” anlamına gelen (Kadshaia, 2001: 546) tzani kelimesinin dolayısıyla bu adı kullanan halkın adı kökeni de “etnik” değil coğrafi bir özellik ile ilişkili olmalıdır ki aksi takdirde yaz sonu yaylalar soğumaya başladığında köylülerin hayvanları ile birlikte daha sıcak olan “Ceniğe” dönme zamanı gelmesi ile güney rüzgârı arasındaki benzerlik “sıcaklık” olsa da Doğu Anadolu’daki Ermenice kökenli olması muhtemel Canik toponimlerini açıklamak mümkün değildir.
[72] Trabzon ili, Maçka ilçesi Misailanton ve Armenos yakınlarında 250 nüfuslu ve bugün var olmayan bir köy olan Zavria ile ortak kökene sahip olmalıdır.
[73] Fırtınayla birlikte gelen şiddetli yağmur anlamına gelen zifos (ζιφος) kelimesiyle ilişkilidir.
[74] Strabon’un Pontus’da Kolhis yakınlarında bir yerleşim adı olarak bahsettiği Zygopolis (Συγόπολις) ile isim benzerliği dikkat çekici olsa da Bizanslı Stephanos bu kentin Trabzon’da değil Kuzey Kafkasya’da yaşayan Zygi halkının topraklarında bulunduğunu bildirmiştir.
[75] Crow ve Bryer, 1997: 283-287
Kuşluca ?
Çok faideli bir makale teşekkür ederiz.
bugüne kadar sürmene ile ilgi okuduğum en güzel makale teşekkürler